
Türkiye son yıllarda sadece bir demografik baskı değil, bir güvenlik sarsıntısı yaşıyor. Başta “geçici koruma” adı altında alınan sığınmacıların sayısı bugün milyonlarla ifade ediliyor. Bu durum artık sadece sosyal uyum değil, doğrudan bir milli güvenlik sorunu haline geldi.
SINIRLARIMIZDAN SESSİZ VE TEHLİKELİ BİR AKIŞ VAR
Orta Doğu’daki çatışma dinamikleri yeniden değişiyor. Özellikle İsrail-İran savaşıyla beraber, İran ve Afganistan hattından Türkiye’ye doğru yeni bir düzensiz göç dalgası yaşanıyor. Bu akınlar, yalnızca savaş mağdurlarını değil; kimliği, geçmişi ve niyeti bilinmeyen kişi ve grupları da içeriyor. Doğu sınırlarımızdan kontrolsüz geçişler artmış durumda. Bu; sosyolojik bir mesele değil artık, iç güvenliğe yönelik potansiyel bir sabotajdır.
KAMPLAR YERİNE ŞEHİRLERE AÇILAN KAPILAR HATALIYDI
Geçmişte sınır bölgelerinde kurulan kamplarda tutulan sığınmacıların durumu kontrol altındaydı. Ancak zamanla bu politika terk edildi, şehir kapıları açıldı. Devletin denetim kapasitesi zayıfladı, halkla yabancılar iç içe yaşamak zorunda kaldı. Bu kontrolsüzlük, kamu düzenini tehdit eder boyuta ulaştı.
İSTİHBARAT BOŞLUĞU DERİN BİR RİSK DOĞURUYOR
Türkiye’ye gelenlerin içinde hangi yapıdan kimlerin olduğu bilinmiyor. Bu boşluk, sadece illegal gruplar için değil, yabancı istihbarat örgütleri için de büyük bir manevra alanı yaratıyor. Milli güvenlik zafiyeti, artık göz ardı edilemeyecek kadar açık ve yaygın.
MAHALLELER YABANCILAŞIYOR, HALK SIKIŞIYOR
Göçmen nüfusun artışı; şehirlerde kiraları uçurdu, iş piyasasını bozdu, sosyal yardımları baskıladı. İnsanlar artık kendi mahallesinde, sokağında yabancılaştığını hissediyor. Bu, sadece ekonomik değil; psikolojik bir yıkım sürecidir.
GEÇİCİLİK UZADIKÇA GÜVENSİZLİK BÜYÜYOR
Devletin birinci sorumluluğu sınır koymak, yönetmek ve geri dönüşü esas alan politikalar inşa etmektir. Geçici olanı kalıcılaştırmak, gelecekte telafisi mümkün olmayan kırılmalar yaratacaktır. Bugün alınmayan tedbirler, yarın bedel olarak milletin önüne konacaktır.
GÖÇ YALNIZCA SAYI DEĞİL, MİLLET BİLİNCİNİ AŞINDIRIR
Konu yalnızca nüfus değil; kültürel kodlarımızın erozyonudur. Ortak dilin, ortak inancın, yasın, sevincin zayıfladığı yerde millet olma hali çözülmeye başlar. Bu çözülme sessizdir, sinsi işler; ama sonuçları yıkıcıdır. Geç kalmadan uyanmalıyız.
Bugün gördüğümüz sadece göç değil; milli hafızanın silikleşmesi, devlet refleksinin bulanması ve milletin kendi evinde misafirleşmesidir.
Susarak seyreden, geleceğini ipotek altına alır.

Serkan Candaş Yazdı… Zeytinlikler Yok Oluyor, Bir Ülkenin Geleceği Talan Ediliyor

Aysun Uysal Yazdı… Sorumluluk Bilinci Kendimizde Başlar

Serkan Candaş Yazdı… Yazılarım Sert, Keskin ve Geri Vitesim Yok!

Aysun Uysal Yazdı… Paranın Silah Haline Geldiği Düzen

Resül Kara Yazdı… Kendinden Vazgeçen Vatanından da Vazgeçer

Aysun Uysal Yazdı… Bayramlar Değişti, Peki Ya Biz