
Birbirine yaslanmış binalar, ışıklarla dolu caddeler, adım atacak yer kalmayan sokaklar… Büyük şehirler dışarıdan bakıldığında hareketli, canlı, hatta büyüleyici görünür. Ama içine girince bambaşka bir gerçeklikle karşılaşır insan: sessiz, görünmeyen bir yalnızlık.
Asansörde selamlaşmayan komşular, kalabalık otobüslerde sessiz yüzler, binlerce takipçili ama içi boş dijital dostluklar… İnsan en çok da kalabalığın ortasında kendini yalnız hisseder.
Şehir büyüdükçe insanlar küçülüyor sanki. Teknolojiyle bağlarımız artarken, birbirimize olan bağlarımız zayıflıyor. Bir zamanlar mahallelerde birlikte büyüyen çocuklar şimdi aynı apartmanda birbirini tanımıyor.
Yalnızlık artık sadece bir ruh hali değil, çağın hastalığı. Duyulmayan sesler, paylaşılmayan duygular, dokunulmayan eller… Ve belki de en acısı: kalabalığın ortasında görünmez olmak.
Oysa çözüm küçük bir selamda, kısa bir sohbette, paylaşılan bir tebessümde gizli. Belki de şehir değil, biz birbirimize mesafeli davranıyoruz.
Bazen bir insanın tek ihtiyacı, görülmek ve duyulmaktır.
Ve büyük şehirlerde bu, en zor bulunan şeydir.

Aysun Uysal Yazdı… Atmayalım Dönüştürelim

Aysun Uysal Yazdı… Temiz Suya Ulaşamamak, İnsanlığın Sonu mu?

Aysun Uysal Yazdı… Susuzluğu Durdurmak İstiyorsak Fidan Dikelim

Serkan Candaş Yazdı… Bir Basın Danışmanı Nasıl Olmalı? Görevleri ve Sorumlulukları Nelerdir?

Aysun Uysal Yazdı… Enerji Kaynaklarını Doğru Kullanmak

Resül Kara Yazdı… Yangının dili yok, ama söylediği çok şey var