
Bazen bir toplum çöküşe gürültüyle değil, sessizce sürüklenir. Ne bir savaş patlar, ne de barut kokusu duyulur sokaklarda. Ancak, yüzlerdeki umutsuzluk, sokaklardaki sessizlik, yüreklerdeki boşluk… İşte bunlar asıl çöküşün işaretleridir. Bir milletin çöküşü sadece toprak kaybetmekle, para değerinin düşmesiyle ya da siyasi istikrarsızlıkla başlamaz. Asıl çöküş, insanların birbirine yabancılaştığı, ahlaki değerlerin yok sayıldığı, üretimin yerini tüketimin aldığı, bilgi yerine cehaletin öne çıktığı anda başlar.
Toplumlar tarih boyunca krizler yaşamıştır. Ancak bazıları bu krizleri fırsata çevirerek yeniden doğmuş, bazıları ise tarihin tozlu sayfalarında bir parantez olarak kalmıştır. Aradaki fark, halkın uyanıklığında, aydınlarının cesaretinde ve yöneticilerin vicdanındadır.
Bugün yaşadığımız sorunlar sadece ekonomik değil. Daha derin, daha sinsi ve daha yakıcı. Aile bağları çözülüyor, gençler hayal kuramıyor, eğitim sistemi sorgulayıcı birey değil, itaatkâr kalabalıklar yetiştiriyor. Televizyonlarda tartışma programları bilgi üretmiyor, sosyal medyada ‘trend’ olan içerikler sadece tüketimi körüklüyor. Siyaset, çözüm üretmekten çok kutuplaşmayı besliyor. Ve biz, farkında olmadan büyük bir sessizliğe sürükleniyoruz.
Birbirimize yabancılaştık. Aynı apartmanda oturup selamlaşmayan insanlar hâline geldik. Yardımlaşma, komşuluk, saygı gibi değerler artık nostalji oldu. “Ben” her şeyin önüne geçti. Ortak akıl, ortak vicdan, ortak gelecek fikri zayıfladı.
Ve en acısı, gençler artık bu topraklarda kalmak istemiyor. Umutlarını bavullara sığdırıp yurt dışına kaçıyorlar. Beyin göçü değil, ruh göçü yaşıyoruz. Çünkü onlar, bu çöküşü en net gören ve en çok hisseden kesim. Geleceğe dair tek bir ışık dahi göremeyen gençlik, aslında toplumun nabzıdır.
Ama her çöküş, içinde bir uyanış ihtimali taşır. Tarih bunu defalarca gösterdi. Yeter ki biz aynaya bakmayı, hatalarımızla yüzleşmeyi ve yeniden inşa etmeyi bilelim. Yeter ki, birey olmanın sorumluluğunu hatırlayalım. Çünkü toplumu kurtaracak olan da, çöküşe götürecek olan da biziz.

Serkan Candaş yazdı… Ya İcraat Ya İstifa

Cavit Yoldaş Yazdı… Basın Özgürlüğü ve Güç Dengesi

Resül Kara yazdı… İmamoğlu’na hançer üstüne hançer

Serkan Candaş yazdı… Gerçek delikanlılık ve adamlık, sorumsuzluk değil, sorumluluktur!

Bu Vatan Bizim, Gidecek Başka Yerimiz Yok

1 Mayıs Gelirken Adaletin ve Emeğin Zaferine Giden Yol